ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNE SEN DE BİR İMZA AT
» - 8 Kasım 2017 08:08

ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNE SEN DE BİR İMZA AT

Eğitim Sen Kırıkkale Şube Başkanı Yüksel Şahin kampanyayla ilgili yaptığı açıklamada, “TEOG sınavının kaldırılması ile ilgili tartışmaların yaklaşık iki aydır sadece sınava girecek öğrenciler ve velilerinin gündemini değil, tüm yurttaşların gündemini işgal ettiğini. 5 Kasım 2017 tarihinde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz´ın TEOG yerine getirilen yeni sistemi açıklayarak zaten karışık olan zihinleri daha da karıştırdığını, öğrenci ve velilerde oluşan kaygıları büsbütün artırdığını söyledi.

Şahinaçıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Milli Eğitim Bakanı´nın talihsiz bir şekilde ‘nitelikli okullar´ olarak ifade ettiği (fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, proje okulları vb.) yine yapılacak merkezi sınavla öğrenci almaya devam edecektir. Türkiye´deki bütün okulların niteliğinden sorumlu olanların ‘nitelikli okullar´ vurgusu yaparak, Türkiye´deki okulların yüzde 90´ının niteliksiz olduğunu kabul etmesi, iktidarın eğitimdeki başarısızlığının en açık itirafıdır.” “Açıklananın aksine temel eğitimden ortaöğretime geçişte sınav kalkmamıştır. Öğrencilerin önemli bir bölümü Haziran ayında yapılacak olan sınava katılacaktır. Doğal olarak Bakan Yılmaz´ın TEOG´un kaldırılmasına gerekçe olarak sunduğu ‘okul dışı kaynaklara yönelmenin beliğin bir şekilde artması kaçınılmazdır. Çünkü sınavla öğrenci alan okul sayısının azalması bu okullara girmek için daha yüksek puan almayı zorunlu hale getireceği için kurs, etüt ve özel derse yönelim daha da fazla olacaktır.” “Bakan Yılmaz´ın açıkladığı ‘adrese dayalı kayıt sistemi´ sorunları çözmek bir yana daha da arttıracaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki her öğrencinin istediği okula gitmesi en doğal hakkı olmalıdır. Sınavsız ve her öğrencinin istediği okulda eğitim alması savunulması gereken en temel yaklaşım olmalıdır. Adrese dayalı bir sistemin öncelikle öğrencilerin seçme hakkını kısıtlamakta, öğrencileri sadece oturduğu mahalle ya da eğitim bölgesine hapsetmektedir. Semtlerin ekonomik ve sosyal farklılıkları ve eşitsizlikleri okullara da kaçınılmaz olarak yansımaktadır. Okulların teknolojik donanımlarından, öğrencilere yönelik olarak sunulan olanaklara, velilerin okul yaşantısına katkısına kadar pek çok alanda bu farklılıkları ve eşitsizlikleri görmek mümkündür. Sanki tüm okullar eşit ve aynı olanaklara sahipmiş gibi bir ön kabul ile öğrencileri kendi bölgelerinde/mahallelerinde bulunan okullara gitmeyi zorlamak sınıfsal eşitsizliklerin devamını ve öğrencilerin ait olduğu toplumsal sınıfa göre eğitim almaya zorlamak anlamına gelecektir. Bu durum pek çok velinin öğrencinin gitmesini istediği okulların bulunduğu bölgeye taşınması veya adresini taşımasına neden olacaktır ki bu durumun yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar oldukça ciddi sonuçlar üretecektir. Öğrencilerin hepsinin aynı okulu birince sırada tercih etmesi durumunda o okula yerleştirmenin hangi ölçülere göre yapılacağı da belirsizdir. Örneğin bir bölgede sadece bir lise, bir meslek lisesi ve bir imam hatip lisesi olduğunu varsayalım ve 600 öğrencinin ise adrese dayalı olarak yerleşmesi gerekirse kim hangi ölçüye göre hangi okula yerleşecektir? Zorunlu olarak bu okullardan birine yerleşmek durumunda kalan öğrencinin kendi tercihine göre öğrenim görme hakkı ortadan kalkmış olacaktır.” “Bakan Yılmaz´ın yeni sistemi açıklarken ‘nitelikli okul´, ‘niteliksiz okul´ ayrımı yapması büyük bir skandaldır ve kabul edilmesi mümkün değildir. İlk kez bir Milli Eğitim Bakanı, bütün okulların niteliğinden sorumlu olduğunu bile bile devlet okullarına yönelik olarak böylesine tepki çeken bir açıklama yapmıştır. Bakan Yılmaz´ın bu söyleminin, ‘Nitelikli okul´ listesine dâhil olmayan okulların öğrencileri ve öğretmenlerinin üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin ne kadar yoğun olacağı açıktır.” “Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar benimsediği eğitim politikaları ile eğitim sistemini siyasal iktidarın ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda yap-boz tahtasına çevirmek dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmemiştir. Temel eğitimden ortaöğretime geçişte yapılan son değişiklik, bakanlığın asıl amacının sağlıklı, herkesin memnun olacağı bir ortaöğretim sisteminin oluşturulması olmadığını açıkça göstermektedir. Nitekim MEB´in açıkladığı yeni ortaöğretime geçiş sistemi, sadece özel okulları ve emlakçıları sevindirmiştir.” “Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan “sınav merkezli eğitim” anlayışı derhal terk edilmelidir. Her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturmayı hedeflemeden atılacak her adım, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.” “Sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması nasıl mümkün değildir. İlköğretimden üniversiteye kadar yapılan sınavlarda çocuklarımız ve gençlerimiz resmen yarıştırılmakta, birbirleriyle rekabet etmeleri istenmektedir.

Kapitalizmin dayattığı “piyasacı eğitim” anlayışının tipik bir örneği olan bu anlayış derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Bunun için öncelikli olarak yapılması gereken, öğrencilerimizi sınav cenderesinden kurtarmak olmalıdır dedi.

Kırıkkale 24 Haber Merkezi

Kırıkkale24

ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNE SEN DE BİR İMZA AT

ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNE SEN DE BİR İMZA AT
Haber Tarihi: 8 Kasım 2017 08:08
Haber Adresi: https://www.kirikkale24.com/cocugunun-gelecegine-sen-de-bir-imza-at/

ÇOCUĞUNUN GELECEĞİNE SEN DE BİR İMZA AT

Eğitim Sen Kırıkkale Şube Başkanı Yüksel Şahin kampanyayla ilgili yaptığı açıklamada, “TEOG sınavının kaldırılması ile ilgili tartışmaların yaklaşık iki aydır sadece sınava girecek öğrenciler ve velilerinin gündemini değil, tüm yurttaşların gündemini işgal ettiğini. 5 Kasım 2017 tarihinde Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz´ın TEOG yerine getirilen yeni sistemi açıklayarak zaten karışık olan zihinleri daha da karıştırdığını, öğrenci ve velilerde oluşan kaygıları büsbütün artırdığını söyledi.

Şahinaçıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Milli Eğitim Bakanı´nın talihsiz bir şekilde ‘nitelikli okullar´ olarak ifade ettiği (fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, proje okulları vb.) yine yapılacak merkezi sınavla öğrenci almaya devam edecektir. Türkiye´deki bütün okulların niteliğinden sorumlu olanların ‘nitelikli okullar´ vurgusu yaparak, Türkiye´deki okulların yüzde 90´ının niteliksiz olduğunu kabul etmesi, iktidarın eğitimdeki başarısızlığının en açık itirafıdır.” “Açıklananın aksine temel eğitimden ortaöğretime geçişte sınav kalkmamıştır. Öğrencilerin önemli bir bölümü Haziran ayında yapılacak olan sınava katılacaktır. Doğal olarak Bakan Yılmaz´ın TEOG´un kaldırılmasına gerekçe olarak sunduğu ‘okul dışı kaynaklara yönelmenin beliğin bir şekilde artması kaçınılmazdır. Çünkü sınavla öğrenci alan okul sayısının azalması bu okullara girmek için daha yüksek puan almayı zorunlu hale getireceği için kurs, etüt ve özel derse yönelim daha da fazla olacaktır.” “Bakan Yılmaz´ın açıkladığı ‘adrese dayalı kayıt sistemi´ sorunları çözmek bir yana daha da arttıracaktır. Öncelikle belirtmek gerekir ki her öğrencinin istediği okula gitmesi en doğal hakkı olmalıdır. Sınavsız ve her öğrencinin istediği okulda eğitim alması savunulması gereken en temel yaklaşım olmalıdır. Adrese dayalı bir sistemin öncelikle öğrencilerin seçme hakkını kısıtlamakta, öğrencileri sadece oturduğu mahalle ya da eğitim bölgesine hapsetmektedir. Semtlerin ekonomik ve sosyal farklılıkları ve eşitsizlikleri okullara da kaçınılmaz olarak yansımaktadır. Okulların teknolojik donanımlarından, öğrencilere yönelik olarak sunulan olanaklara, velilerin okul yaşantısına katkısına kadar pek çok alanda bu farklılıkları ve eşitsizlikleri görmek mümkündür. Sanki tüm okullar eşit ve aynı olanaklara sahipmiş gibi bir ön kabul ile öğrencileri kendi bölgelerinde/mahallelerinde bulunan okullara gitmeyi zorlamak sınıfsal eşitsizliklerin devamını ve öğrencilerin ait olduğu toplumsal sınıfa göre eğitim almaya zorlamak anlamına gelecektir. Bu durum pek çok velinin öğrencinin gitmesini istediği okulların bulunduğu bölgeye taşınması veya adresini taşımasına neden olacaktır ki bu durumun yaratacağı sosyal ve ekonomik sorunlar oldukça ciddi sonuçlar üretecektir. Öğrencilerin hepsinin aynı okulu birince sırada tercih etmesi durumunda o okula yerleştirmenin hangi ölçülere göre yapılacağı da belirsizdir. Örneğin bir bölgede sadece bir lise, bir meslek lisesi ve bir imam hatip lisesi olduğunu varsayalım ve 600 öğrencinin ise adrese dayalı olarak yerleşmesi gerekirse kim hangi ölçüye göre hangi okula yerleşecektir? Zorunlu olarak bu okullardan birine yerleşmek durumunda kalan öğrencinin kendi tercihine göre öğrenim görme hakkı ortadan kalkmış olacaktır.” “Bakan Yılmaz´ın yeni sistemi açıklarken ‘nitelikli okul´, ‘niteliksiz okul´ ayrımı yapması büyük bir skandaldır ve kabul edilmesi mümkün değildir. İlk kez bir Milli Eğitim Bakanı, bütün okulların niteliğinden sorumlu olduğunu bile bile devlet okullarına yönelik olarak böylesine tepki çeken bir açıklama yapmıştır. Bakan Yılmaz´ın bu söyleminin, ‘Nitelikli okul´ listesine dâhil olmayan okulların öğrencileri ve öğretmenlerinin üzerinde yaratacağı olumsuz etkilerin ne kadar yoğun olacağı açıktır.” “Milli Eğitim Bakanlığı bugüne kadar benimsediği eğitim politikaları ile eğitim sistemini siyasal iktidarın ihtiyaçları ve hedefleri doğrultusunda yap-boz tahtasına çevirmek dışında eğitimde somut ve çözüme dayalı politikalar geliştirmemiştir. Temel eğitimden ortaöğretime geçişte yapılan son değişiklik, bakanlığın asıl amacının sağlıklı, herkesin memnun olacağı bir ortaöğretim sisteminin oluşturulması olmadığını açıkça göstermektedir. Nitekim MEB´in açıkladığı yeni ortaöğretime geçiş sistemi, sadece özel okulları ve emlakçıları sevindirmiştir.” “Eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve dolayısıyla ailelerine dayatmada bulunmamalı, eğitim sisteminin öncelikli sorunu olan “sınav merkezli eğitim” anlayışı derhal terk edilmelidir. Her öğrencinin kendi ilgi ve becerisi doğrultusunda hangi alanda okuyacağını kendisinin belirleyeceği bir eğitim sistemi oluşturmayı hedeflemeden atılacak her adım, eğitimde yaşanan kaosu derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.” “Sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması nasıl mümkün değildir. İlköğretimden üniversiteye kadar yapılan sınavlarda çocuklarımız ve gençlerimiz resmen yarıştırılmakta, birbirleriyle rekabet etmeleri istenmektedir.

Kapitalizmin dayattığı “piyasacı eğitim” anlayışının tipik bir örneği olan bu anlayış derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Bunun için öncelikli olarak yapılması gereken, öğrencilerimizi sınav cenderesinden kurtarmak olmalıdır dedi.

Kırıkkale 24 Haber Merkezi

Daha Fazla Haber