Çocuk İstismarı Kanayan Bir Yara
» - 17 Mayıs 2017 20:52

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİNDE ÇOCUK İSTİSMARI KONULU KONFERANS DÜZENLENDİ

Prof. Dr. Selda Bülbül, çocuk istismarcılarının yüzde 96´ının erkek yüzde 80´inin çocuğun tanıdığını belirterek, çocukları bu tür kişilere karşı korumanın önemli olduğunu söyledi. Teşhircilik, röntgencilik, cinsel dokunma, cinsel içerikli konuşmaların da cinsel istismar olduğunu belirten Bülbül, boşanma, şiddet, alkol ve madde bağımlılığının istismarda etkili olduğunu belirtti.
KÜ Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı ve Çocuk Koruma Birimi Başkanı Prof. Dr. Selda Bülbül tarafından ‘Çocuk İstismarı´ konulu konferans verildi. Çocuk Hakları Topluluğu tarafından Yahya Kemal Salonu´nda düzenlenen etkinliğe Kırıkkale Barosu Çocuk Komisyonu avukatları Murat Turan, Yasin Torunoğlu ve öğrenciler katıldı. Çocuk istismarının toplumsal bir sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Selda Bülbül, “Çocuk hakları 1928 yılından bu yana Atatürk´ün imzaladığı Cenevre Beyannamesi, ardından 1958 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Çocuk Hakları Beyannamesi ve 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi ile sık sık gündemde olan bir konudur. Söze gelince çocuklarla ve çocuk haklarıyla ilgili herkesin ağzında güzel sözler olsa da eylem noktasında pek de iyi değiliz. Yapılan araştırmalar şiddet olaylarını gerçekleştiren kişilerin yaş ortalamasının düşmeye başladığını gösteriyor.”
“Ne yazık ki bu şiddet olayları neticesinde çok fazla çocuk hayatını kaybediyor, fiziksel ve ruhsal olarak zarar görüyor. Ülkemizde istismar oranını artıran ana nedenler göçlerin fazla olması ve sosyo-ekonomik problemlerdir. Çocuk gibi pırıl pırıl, tertemiz bir varlıkla şiddet gibi kapkaranlık bir şeyi yan yana koymak mümkün değil gibi görünse de çocuk ve şiddet iç içe yaşamaktadır. Çocuk istismarı hepimizi ilgilendiren sosyal bir hastalıktır. Bilerek ya da bilmeyerek bireyin, kurumun, toplumun çocuğa yaptığı istismardır. Eğer 14 yaşındaki kızın evlenmesine toplum göz yumuyorsa bu toplumsal istismardır. Okul dayağa göz yumuyorsa bu kurumsal istismardır. İstismar fiziksel, ruhsal, cinsel, ekonomik yönden olabilir. Bunları bilirsek çocukların istismarla karşılaşabileceği yerleri fark edebiliriz” dediÇocuğa uygulanan fiziksel ve sözlü şiddetin, başkalarıyla sürekli kıyaslanmasının çocuğun duygusal gelişimine zarar vereceğini belirten Prof. Dr. Selda Bülbül, “Çocuğun gelişimini engelleyecek olumsuz sözler söylemek veya aşırı beklenti içinde olmak, çocuğu sevmediği ve ilgilenmediği bir alana zorla yönlendirmeye çalışmak, çocuğu yok saymak, onunla ilgilenmemek, sözlerine ve hareketlerine tepki vermemek duygusal istismardır. Ülkemizdeki problemlerden birisi de dayağın bir disiplin yöntemi olarak görülmesidir. Zaman zaman okullarda da yaşanan bu durum hiçbir şekilde kabul edilemez. Dünyanın bazı ülkelerinde bir öğretmen çocuklara sesini yükseltmeyeceğine ve çocuğu duygusal yönden istismar etmeyeceğine dair sözleşme imzalayıp öyle göreve başlıyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Bülbül, cinsel istismarın saptanması en zor olan istismar türü olduğunu belirterek,” Çünkü cinsel istismar dünyanın bir çok yerinde konuşulması ve duyulması istenmeyen, saklı kalması istenen bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Cinsel istismar her yerde çocuğun başına gelebilir. Çünkü çocuklar ilgiye ve sevgiye muhtaçlar, savunmasızlar, kolay yönlendirilebiliyorlar ve tehditle korkutulabiliyorlar. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar istismarcıların %96´sının erkek ve %80´inin çocuğun tanıdığı birisi olduğunu gösteriyor. Teşhircilik, röntgencilik, cinsel dokunma, cinsel içerikli konuşmalar da cinsel istismardır. Boşanma, şiddet, alkol ve madde kullanımı olan ailelerde cinsel istismar biraz daha sık görülüyor. Sadece bir kez bile olsa cinsel istismar çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığına ciddi zararlar verir” dedi.Prof. Dr. Selda Bülbül istismarın daha ileri boyutlara gitmemesi, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması adına istismara uğrayan çocukları tanımada yardımcı olacak bilgileri dinleyicilere anlattı. Öğrencilerimizin meslek hayatlarında böyle vakalarla karşılaşabileceklerini ifade eden Prof. Dr. Bülbül, “Herhangi bir yaralanmayla, travmayla yanınıza getirilen çocukla ilgili olarak başkaları tarafından anlatılan hikâyenin gerçekliğini sorgulayın. Anlatılan olayda çelişkili ifadeler varsa, hikayeyle yaralanmanın derecesi birbirini tutmuyorsa istismardan şüphelenin. Çocuğun vücudunda olmaması gereken yerlerde yaralanmalar, lezyonlar olup olmadığına bakın. Hasta kayıtlarında çocuğun sık sık travma nedeniyle hastaneye geldiğini görüyorsanız mutlaka şüphelenin. İstismara uğrayan çocukların davranışlarında aşırı saldırganlık, çekingenlik görülebilir. Sürekli istismar edilen, aşağılanan ve şiddet gören çocuklar bunu başkalarına da uygulayabilir. Sürekli sevgi, şefkat görmek ister. İstismar edildiği yerden uzak kalmaya çalışır ve oraya gitmek istemez. Uykusuzluk ve psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıklar yaşayabilir” dedi.
İbrahim Akpınar

Kırıkkale24

Çocuk İstismarı Kanayan Bir Yara

Çocuk İstismarı Kanayan Bir Yara
Haber Tarihi: 17 Mayıs 2017 20:52
Haber Adresi: https://www.kirikkale24.com/cocuk-istismari-kanayan-bir-yara/

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİNDE ÇOCUK İSTİSMARI KONULU KONFERANS DÜZENLENDİ

Prof. Dr. Selda Bülbül, çocuk istismarcılarının yüzde 96´ının erkek yüzde 80´inin çocuğun tanıdığını belirterek, çocukları bu tür kişilere karşı korumanın önemli olduğunu söyledi. Teşhircilik, röntgencilik, cinsel dokunma, cinsel içerikli konuşmaların da cinsel istismar olduğunu belirten Bülbül, boşanma, şiddet, alkol ve madde bağımlılığının istismarda etkili olduğunu belirtti.
KÜ Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı Başkanı ve Çocuk Koruma Birimi Başkanı Prof. Dr. Selda Bülbül tarafından ‘Çocuk İstismarı´ konulu konferans verildi. Çocuk Hakları Topluluğu tarafından Yahya Kemal Salonu´nda düzenlenen etkinliğe Kırıkkale Barosu Çocuk Komisyonu avukatları Murat Turan, Yasin Torunoğlu ve öğrenciler katıldı. Çocuk istismarının toplumsal bir sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Selda Bülbül, “Çocuk hakları 1928 yılından bu yana Atatürk´ün imzaladığı Cenevre Beyannamesi, ardından 1958 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen Çocuk Hakları Beyannamesi ve 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi ile sık sık gündemde olan bir konudur. Söze gelince çocuklarla ve çocuk haklarıyla ilgili herkesin ağzında güzel sözler olsa da eylem noktasında pek de iyi değiliz. Yapılan araştırmalar şiddet olaylarını gerçekleştiren kişilerin yaş ortalamasının düşmeye başladığını gösteriyor.”
“Ne yazık ki bu şiddet olayları neticesinde çok fazla çocuk hayatını kaybediyor, fiziksel ve ruhsal olarak zarar görüyor. Ülkemizde istismar oranını artıran ana nedenler göçlerin fazla olması ve sosyo-ekonomik problemlerdir. Çocuk gibi pırıl pırıl, tertemiz bir varlıkla şiddet gibi kapkaranlık bir şeyi yan yana koymak mümkün değil gibi görünse de çocuk ve şiddet iç içe yaşamaktadır. Çocuk istismarı hepimizi ilgilendiren sosyal bir hastalıktır. Bilerek ya da bilmeyerek bireyin, kurumun, toplumun çocuğa yaptığı istismardır. Eğer 14 yaşındaki kızın evlenmesine toplum göz yumuyorsa bu toplumsal istismardır. Okul dayağa göz yumuyorsa bu kurumsal istismardır. İstismar fiziksel, ruhsal, cinsel, ekonomik yönden olabilir. Bunları bilirsek çocukların istismarla karşılaşabileceği yerleri fark edebiliriz” dediÇocuğa uygulanan fiziksel ve sözlü şiddetin, başkalarıyla sürekli kıyaslanmasının çocuğun duygusal gelişimine zarar vereceğini belirten Prof. Dr. Selda Bülbül, “Çocuğun gelişimini engelleyecek olumsuz sözler söylemek veya aşırı beklenti içinde olmak, çocuğu sevmediği ve ilgilenmediği bir alana zorla yönlendirmeye çalışmak, çocuğu yok saymak, onunla ilgilenmemek, sözlerine ve hareketlerine tepki vermemek duygusal istismardır. Ülkemizdeki problemlerden birisi de dayağın bir disiplin yöntemi olarak görülmesidir. Zaman zaman okullarda da yaşanan bu durum hiçbir şekilde kabul edilemez. Dünyanın bazı ülkelerinde bir öğretmen çocuklara sesini yükseltmeyeceğine ve çocuğu duygusal yönden istismar etmeyeceğine dair sözleşme imzalayıp öyle göreve başlıyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Bülbül, cinsel istismarın saptanması en zor olan istismar türü olduğunu belirterek,” Çünkü cinsel istismar dünyanın bir çok yerinde konuşulması ve duyulması istenmeyen, saklı kalması istenen bir şey olarak karşımıza çıkıyor. Cinsel istismar her yerde çocuğun başına gelebilir. Çünkü çocuklar ilgiye ve sevgiye muhtaçlar, savunmasızlar, kolay yönlendirilebiliyorlar ve tehditle korkutulabiliyorlar. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar istismarcıların %96´sının erkek ve %80´inin çocuğun tanıdığı birisi olduğunu gösteriyor. Teşhircilik, röntgencilik, cinsel dokunma, cinsel içerikli konuşmalar da cinsel istismardır. Boşanma, şiddet, alkol ve madde kullanımı olan ailelerde cinsel istismar biraz daha sık görülüyor. Sadece bir kez bile olsa cinsel istismar çocuğun ruhsal ve fiziksel sağlığına ciddi zararlar verir” dedi.Prof. Dr. Selda Bülbül istismarın daha ileri boyutlara gitmemesi, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması adına istismara uğrayan çocukları tanımada yardımcı olacak bilgileri dinleyicilere anlattı. Öğrencilerimizin meslek hayatlarında böyle vakalarla karşılaşabileceklerini ifade eden Prof. Dr. Bülbül, “Herhangi bir yaralanmayla, travmayla yanınıza getirilen çocukla ilgili olarak başkaları tarafından anlatılan hikâyenin gerçekliğini sorgulayın. Anlatılan olayda çelişkili ifadeler varsa, hikayeyle yaralanmanın derecesi birbirini tutmuyorsa istismardan şüphelenin. Çocuğun vücudunda olmaması gereken yerlerde yaralanmalar, lezyonlar olup olmadığına bakın. Hasta kayıtlarında çocuğun sık sık travma nedeniyle hastaneye geldiğini görüyorsanız mutlaka şüphelenin. İstismara uğrayan çocukların davranışlarında aşırı saldırganlık, çekingenlik görülebilir. Sürekli istismar edilen, aşağılanan ve şiddet gören çocuklar bunu başkalarına da uygulayabilir. Sürekli sevgi, şefkat görmek ister. İstismar edildiği yerden uzak kalmaya çalışır ve oraya gitmek istemez. Uykusuzluk ve psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıklar yaşayabilir” dedi.
İbrahim Akpınar

Daha Fazla Haber