EŞİT,PARASIZ,NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ İSTİYORUZ!
» - 4 Kasım 2017 01:44

KIRIKKALE TÜM EMEKLİLER SENDİKASI ŞUBE BAŞKANI YÜKSEL DOĞAN YAZILI BİR BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Doğan yaptığı yazılı basın açıklamasında şöyle dedi;

Sağlıkta reform diye topluma sunulan, sağlıkta dönüşüm programının yürürlüğe girmesiyle birlikte, sağlığı bozulduğu için herhangi bir sağlık kurumuna başvurmak zorunda kalan her yurttaş, adımını kurumun kapısından içeri attığı andan itibaren, cepten para ödemektedir. Bu nedenle, Türkiye’de içinde milyonlarca emeklinin de bulunduğu, emekçi dar gelirli yurttaşlar için sağlık hizmeti, ulaşılması imkansız lüks tüketim haline gelmiş bulunuyor.

Bütün bu uygulamalar anayasanın sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Zira Türkiye Cumhuriyeti anayasasının, “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2. maddesi, “Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğunu belirtmektedir. Bu maddenin yanı sıra, anayasanın başka birçok maddesinde, yurttaşların sosyal güvenlik ve sağlık hakkını teminat altına alan düzenlemeler bulunmaktadır. Bütün bu düzenlemelerin getirdiği yükümlülükler gereğince devletin, yurttaşlarının sağlıklı yaşamaları ve bozulan sağlıklarına yeniden kavuşmaları için, gerekli tedavi hizmetlerini karşılıksız vermesi gerekir. Bu özelliğinden dolayı, devletin ticari kaygılardan uzak, ayrımsız tüm yurttaşlarının, eşit, parasız, nitelikli sağlık hizmeti almaları ve bu hizmete en kısa yoldan ulaşabilmeleri için gerekli teşkilatı kurmak zorundadır.

İnsanların mutlaka ihtiyaç duyacakları ve almaktan imtina etmeyecekleri, sağlık alanına yatırım yapmayı hedefleyen, yerli ve yabancı sermaye örgütleri, 1980’li yıllardan başlayarak, özel sağlık sistemine geçişin önünde engel gördükleri kamu sağlık sisteminin tasfiyesi için yoğun çalışmalar yaptılar. Sermayenin finans kuruluşları Dünya Bankası ile IMF raporlar hazırlayarak, sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin aleyhinde propaganda yürüttüler. Buda yetmedi, uluslararası finans kuruluşları sağlıkta dönüşüm programını, kredi vermenin önkoşulu olarak hükümetlerin önüne koydular. Böylece sosyal devletin görevi olan ve bütçeden finanse edilmesi gereken sağlık sisteminin tasfiyesine zemin hazırlandı.

AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte hızlandırılan “sağlıkta dönüşüm” programının yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden başlayarak, sağlık hizmetinin sunumunda ve finansmanında önemli değişiklikler gerçekleşti. Eskiden tamamı sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanan tedavi ve muayene masraflarının bir kısmının vatandaşın yaptığı ödemelerle karşılandığı karma bir model getirildi.

Bu uygulama ile birlikte, randevu almak için, ALO 182 randevu telefonunun aranmasıyla, vatandaşın cebinden çıkmaya başlayan para, hastane kapısından içeriye girdikten sonra devam ediyor. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar ve reçeteler için katılım payı, on gün içinde aynı hastalık için yeniden başvurularda ilave ücret, tıbbi malzemede katılım payı, yardımcı üreme yöntemi katılım payı, istisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret, otelcilik hizmetlerinde ilave ücret, özel sağlık kurumlarında %200 fark, öğretim üyesi muayene ve tedavi farkı gibi adlar altında cepten ödemeler yapmaktayız.

Özel hastanelerde, devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, aile hekimliklerinde yapılan tedavinin faturası eczanelerde tahsil ediliyor, emeklilerin ise aylıklarından kesiliyor.

Eskiden halka en yakın sağlık kurumu olan ve yurttaşlara ücretsiz hizmet veren, Sağlık Ocaklarının kaldırılması ile yerine Aile Hekimliği sistemi getirildi.

Kuşkusuz bu dönüşümde vatandaşın cebini ve sağlığını ilgilendiren en kritik değişiklik hastadan katılım payı ve otelcilik hizmeti dışında ilave ücret alınmasının önünü açan, istisnai Sağlık Hizmetleri’nde gerçekleşti. İstisnai sağlık hizmeti kapsamında tanımlı işlemlerin sayısı arttırıldı.

Kısacası bu yıkım programı ile sağlık bir hak olmaktan çıkarıldı. Sağlığın maliyeti eskisine göre katlandı. Bu artışlar nedeniyle hem devlet harcamaları hem de cepten harcamalar hızla arttı.

Sağlığın piyasadan satın alınır meta haline getirilmesi en çok, sağlıkları bozulmuş olan emeklileri vurmaktadır. Halbuki Anayasanın 61. maddesinin 3. Fıkrasında “ Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara, Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.” Denmektedir. Bu maddeye rağmen, sağlık hakkının sunumunda yaşlıları koruyacak kanuni düzenlemeler uygulamaya konmamıştır. Hâlbuki 5510 sayılı kanunun “katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler.” Başlıklı 69. Maddesine“Emeklilere sağlanan sağlık hizmetleri.”Şeklinde bir fıkra eklenmesi yeterlidir.Konuyla ilgili CHP Niğde Milletvekili, Sayın Ömer Fethi Gürer tarafından, TBMM başkanlığına verilmiş olan, kanun teklifinin gündeme alınıp, kanunlaştırılması sorunu çözecektir.

Sendika olarak, bugün, sağlıkta alınmakta olan katkı/katılım, paraları ile ilave ücretlerin alınmaması ve sağlık hakkının sosyal devlet tarafından herkese parasız, eşit verilmesi talebiyle, Türkiye çapında, Sağlık Bakanına hitaben bir imza kampanyası başlatıyoruz. Kampanyamız, 15 Kasım 2017 tarihinde kadar sürecek ve toplanan imzalar daha sonra, Sayın Bakana teslim edilecektir.

Başta emekliler olmak üzere, tüm yurttaşları, şube ve temsilciliklerimiz tarafından yürütülecek olan, kampanyamıza imzalarıyla destek vermeye çağırıyoruz.

Kırıkkale24 Haber Merkezi

Kırıkkale24

EŞİT,PARASIZ,NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ İSTİYORUZ!

EŞİT,PARASIZ,NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ İSTİYORUZ!
Haber Tarihi: 4 Kasım 2017 01:44
Haber Adresi: https://www.kirikkale24.com/esitparasiznitelikli-saglik-hizmeti-istiyoruz/

KIRIKKALE TÜM EMEKLİLER SENDİKASI ŞUBE BAŞKANI YÜKSEL DOĞAN YAZILI BİR BASIN AÇIKLAMASI YAPTI

Doğan yaptığı yazılı basın açıklamasında şöyle dedi;

Sağlıkta reform diye topluma sunulan, sağlıkta dönüşüm programının yürürlüğe girmesiyle birlikte, sağlığı bozulduğu için herhangi bir sağlık kurumuna başvurmak zorunda kalan her yurttaş, adımını kurumun kapısından içeri attığı andan itibaren, cepten para ödemektedir. Bu nedenle, Türkiye’de içinde milyonlarca emeklinin de bulunduğu, emekçi dar gelirli yurttaşlar için sağlık hizmeti, ulaşılması imkansız lüks tüketim haline gelmiş bulunuyor.

Bütün bu uygulamalar anayasanın sosyal devlet ilkesine aykırıdır. Zira Türkiye Cumhuriyeti anayasasının, “Cumhuriyetin Nitelikleri” başlıklı 2. maddesi, “Türkiye Cumhuriyetinin başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğunu belirtmektedir. Bu maddenin yanı sıra, anayasanın başka birçok maddesinde, yurttaşların sosyal güvenlik ve sağlık hakkını teminat altına alan düzenlemeler bulunmaktadır. Bütün bu düzenlemelerin getirdiği yükümlülükler gereğince devletin, yurttaşlarının sağlıklı yaşamaları ve bozulan sağlıklarına yeniden kavuşmaları için, gerekli tedavi hizmetlerini karşılıksız vermesi gerekir. Bu özelliğinden dolayı, devletin ticari kaygılardan uzak, ayrımsız tüm yurttaşlarının, eşit, parasız, nitelikli sağlık hizmeti almaları ve bu hizmete en kısa yoldan ulaşabilmeleri için gerekli teşkilatı kurmak zorundadır.

İnsanların mutlaka ihtiyaç duyacakları ve almaktan imtina etmeyecekleri, sağlık alanına yatırım yapmayı hedefleyen, yerli ve yabancı sermaye örgütleri, 1980’li yıllardan başlayarak, özel sağlık sistemine geçişin önünde engel gördükleri kamu sağlık sisteminin tasfiyesi için yoğun çalışmalar yaptılar. Sermayenin finans kuruluşları Dünya Bankası ile IMF raporlar hazırlayarak, sosyal güvenlik ve sağlık sisteminin aleyhinde propaganda yürüttüler. Buda yetmedi, uluslararası finans kuruluşları sağlıkta dönüşüm programını, kredi vermenin önkoşulu olarak hükümetlerin önüne koydular. Böylece sosyal devletin görevi olan ve bütçeden finanse edilmesi gereken sağlık sisteminin tasfiyesine zemin hazırlandı.

AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte hızlandırılan “sağlıkta dönüşüm” programının yürürlüğe girdiği 1 Ekim 2008 tarihinden başlayarak, sağlık hizmetinin sunumunda ve finansmanında önemli değişiklikler gerçekleşti. Eskiden tamamı sosyal güvenlik kurumu tarafından karşılanan tedavi ve muayene masraflarının bir kısmının vatandaşın yaptığı ödemelerle karşılandığı karma bir model getirildi.

Bu uygulama ile birlikte, randevu almak için, ALO 182 randevu telefonunun aranmasıyla, vatandaşın cebinden çıkmaya başlayan para, hastane kapısından içeriye girdikten sonra devam ediyor. Ayakta tedavide hekim ve diş hekimi muayenesi katılım payı, ayakta tedavide sağlanan ilaçlar ve reçeteler için katılım payı, on gün içinde aynı hastalık için yeniden başvurularda ilave ücret, tıbbi malzemede katılım payı, yardımcı üreme yöntemi katılım payı, istisnai sağlık hizmetlerinde ilave ücret, otelcilik hizmetlerinde ilave ücret, özel sağlık kurumlarında %200 fark, öğretim üyesi muayene ve tedavi farkı gibi adlar altında cepten ödemeler yapmaktayız.

Özel hastanelerde, devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, aile hekimliklerinde yapılan tedavinin faturası eczanelerde tahsil ediliyor, emeklilerin ise aylıklarından kesiliyor.

Eskiden halka en yakın sağlık kurumu olan ve yurttaşlara ücretsiz hizmet veren, Sağlık Ocaklarının kaldırılması ile yerine Aile Hekimliği sistemi getirildi.

Kuşkusuz bu dönüşümde vatandaşın cebini ve sağlığını ilgilendiren en kritik değişiklik hastadan katılım payı ve otelcilik hizmeti dışında ilave ücret alınmasının önünü açan, istisnai Sağlık Hizmetleri’nde gerçekleşti. İstisnai sağlık hizmeti kapsamında tanımlı işlemlerin sayısı arttırıldı.

Kısacası bu yıkım programı ile sağlık bir hak olmaktan çıkarıldı. Sağlığın maliyeti eskisine göre katlandı. Bu artışlar nedeniyle hem devlet harcamaları hem de cepten harcamalar hızla arttı.

Sağlığın piyasadan satın alınır meta haline getirilmesi en çok, sağlıkları bozulmuş olan emeklileri vurmaktadır. Halbuki Anayasanın 61. maddesinin 3. Fıkrasında “ Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara, Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.” Denmektedir. Bu maddeye rağmen, sağlık hakkının sunumunda yaşlıları koruyacak kanuni düzenlemeler uygulamaya konmamıştır. Hâlbuki 5510 sayılı kanunun “katılım payı alınmayacak haller, sağlık hizmetleri ve kişiler.” Başlıklı 69. Maddesine“Emeklilere sağlanan sağlık hizmetleri.”Şeklinde bir fıkra eklenmesi yeterlidir.Konuyla ilgili CHP Niğde Milletvekili, Sayın Ömer Fethi Gürer tarafından, TBMM başkanlığına verilmiş olan, kanun teklifinin gündeme alınıp, kanunlaştırılması sorunu çözecektir.

Sendika olarak, bugün, sağlıkta alınmakta olan katkı/katılım, paraları ile ilave ücretlerin alınmaması ve sağlık hakkının sosyal devlet tarafından herkese parasız, eşit verilmesi talebiyle, Türkiye çapında, Sağlık Bakanına hitaben bir imza kampanyası başlatıyoruz. Kampanyamız, 15 Kasım 2017 tarihinde kadar sürecek ve toplanan imzalar daha sonra, Sayın Bakana teslim edilecektir.

Başta emekliler olmak üzere, tüm yurttaşları, şube ve temsilciliklerimiz tarafından yürütülecek olan, kampanyamıza imzalarıyla destek vermeye çağırıyoruz.

Kırıkkale24 Haber Merkezi

  1. Servet dedi ki:

    Tamamen siyasi içerikli bir çıkış yapılmış Kırıkkale’de Yüksek İhtisas var tek kuruş ödemenden çıkar gidersin, Özel olarak da sadece Yaşam Hastanesi var orda da fark %200 değil. Katkı payı için konuş şikayetini yap ama bir ihtisas çalışanı olarak böyle bir toplantı ile koskoca İhtisas Hastanesinin gömülmesini kabul etmiyorum.

Daha Fazla Haber