X
    Kategoriler: Yazarlar

Polyanna’ya Ne Oldu?

Yaklaşık 20 yıl boyunca günlük olarak yazı yazdım.

27 yıl boyunca da gazetecilik mesleğini icra ettim.
2014 yılından bu yana yazılarıma ara verdim ama gazeteciliğe internet medyası ile devam ettim ve ediyorum da…
Mübalağsız çok ciddi ısrarlara rağmen yazı yazmamaya karar vermiştim.
Artık yaşanan bazı gelişmeler, gündeme ilişkin yorum eksikliği ve olgunlaşan bazı sebepler dolayısıyla yeniden yazı dünyasına dönüyorum diyelim.

*****

Kırıkkale24 Haber Sitesi ile yazılarıma tekrar başlıyorum.
İmtiyaz Sahibi Ramazan Tosun kardeşimize de ısrarı için teşekkür ediyorum.
Yayın yönetmenliğini yürüttüğüm diğer mecralarda da yazılarıma devam edeceğim.
Bunu da belirteyim…
Tabii ki farklı gündem ve konularla.
Verdiğimiz arayı kapatalım istiyorum.
Bu arada yazı yazacak olmamla ilgili anonsların ardından gösterdiğiniz ilgi beni hem onurlandırdı ve hem de gururlandırdı.
İlginin bu kadar çok olacağını tahmin etmemiştim.
Teşekkür ediyorum.

*****

Bilen bilir ben siyaset yazmayı severim.
Hatta kurcalarım biraz…!
2014 yılının Mart ayından bu yana da yazmıyorum…
O günden bu yana siyasi gündem o kadar değişti ki hepiniz görüyorsunuz.
Farklı kulvarlardaki partiler şimdi ittifak halinde.
Farklı görüşteki isimler, karşı tarafa transfer oldu.
Şiddetle eleştiri alan konular bekâ meselesi haline geldi.
Bu durum hem iktidar için hem de muhalefet için geçerli.

*****

Kim derdi ki, mesela MHP ile AK Parti ittifak yapacak?
Öyle değil mi?
Mesela Doğu Perinçek, bugün savunduğu konulara nasıl gelecek?
Öte yandan CHP Ekmeledin İhsanoğlu gibi muhafazakar ve İslamcı, aynı zamanda da Mısır’da yaşamış, büyümüş, yetişmiş birini aday yapacak?
Örneğin Melih Gökçek (apar topar da diyebilirsiniz, karga tulumba da) o biçim görevden alınacak…!
Daha neler neler…
Nereden nereye yani!

*****

Tarih okumayı, araştırmayı ve incelemeyi severim.
Bugün yadırganan bir çok şey Türk siyasi tarihinde çokça yer bulan gelişmeler aslında.
Taa Osmanlı ve Saltanat zamanında da benzer hadiseler yaşanmış.
Türk siyasi tarihinin aslında bunlar çok olağan hadiseleri.
Tabii buna “siyaseten” bakarsanız.
“Beka” meselesi ile baktığınızda sorun “Vatan-Millet-Sakarya”ya çıkıyor.
Ki bunun da izleri yok değil aslında!
Tarihte bunun örnekleri var.
Buna “Osmanlı geleneği” dersek pek de yanlış sayılmaz.

*****

Elbette ki Türkiye kadim bir geleneğe sahip güçlü bir medeniyet ülkesi.
Buna birileri sahip çıkacak, çıkıyoruz…
Bu kadim geçmiş üzerine yeniden kurulan bir medeniyet de var.
Geçmişini de inkar etmiyor…
Bunun yanında bu medeniyeti ise hâlâ hazmedemeyenler olduğunu da görüyoruz.
2014 yılından bu yana o kadar hızlı değişkenlikler yaşandı ki!
Misal, milletin ayakları altından alındı alınacak duruma gelen toprakları tekrar bu millete yeni bir devlet ile kazandıran Atatürk’e “küfür” etmeye varan hoyratlıklara şahit oluyoruz.
Bu ne siyaseten, ne ahlaken ne de sosyal doku ile izah edilebilir bir şey değil.

*****

Tarih siyasi rekabetlerle dolu derin bir kuyu.
Kimler yok ki içinde…
Bunu birilerini kastederek veya eleştirerek söylemiyorum.
Ama bu bir gerçek.
Geçmişte ne kudretli imparatorlar, ne büyük hakanlar, ne koca koca sultanlar falan yok olup gitti.
Aynı zamanda ne büyük muhalif şairler, ne kadar güçlü söz üstadları, ne derin felsefeciler yitip gitti.
Kalan sadece sağlardı, onlar da zamana direnemedi.
Önemli olan ister siyaseten olsun isterse sosyal bakımdan herhangi bir zeminde yürütülen her tartışma sahip olduğu zemine ve dokuya zarar vermemeli.

*****

Türkiye şu anda zor bir dönemde.
Bunu laf olsun diye söylemiyorum.
Afrin’de Ordumuz bir savaş veriyor.
Oraya öyle girdi böyle girdi, şu sebeple bu sebeple bu tartışmaya da hiç girmiyorum.
Ordumuz orada…
Türkiye’nin bekası içindi, dünü içindi, bugünü içindi ne olursa olsun, bir hal için orada.
Ordumuza sahip çıkalım.
Eleştiriyi sonra siyaseten oturur yaparsınız.
İktidarı da eleştirebilirsiniz.
Fakat şu ara ne yaparsanız yapın, yani iktidarı eleştirirken doğrudur, “milli çıkarlara” dokunuyor olabilirsiniz.
İktidar “doğru” yaptı, “yanlış” hesapladı tartışması bugünün tartışması değil.
Ordu çıksın oradan sonra hesaplaşılır…

*****

Başta dedim ya, o kadar çok şey değişti ve değişiyor ki!
Yani savunduğunuz fikir dün geçerli iken bugün geçersiz kalabiliyor.
Bu eleştirilebilir bir hal.
Hele biraz zaman ilerlesin.
Türk Milleti her açıdan her derdi savuşturacak özgüvene sahip bir kere.
İçeriden de dışarıdan da…!
O da geçer, bu da geçer…
İçinizdeki Polyanna’yı öldürmeyin.
Ama özgüveni aşırı yükleyip sokağa salıp da kötü yola düşmesine de sebep olmayın Polyanna’nın.
Malum, çok şey değişti dedik ya!
Sokaklar da tekin değil…

*****

Laf içimizdeki Polyanna’dan açılmışken siyasete daha sonra dokunmak kaydıyla son günlerdeki bazı “aciz” gelişmelerden bahsetmek istiyorum.
“Aciz” diyorum çünkü bu durum bir acziyet halidir.
Çocuk istismarı, taciz ve tecavüz olayları…
Sokaklar ne yazık ki tekin değil!
Durum o kadar vahim ki, 3.5 yaşındaki bebeğe kadar gelmiş…!
Bu halde içimizdeki Polyanna’yı elbette sokağa salamayız.

*****

Hiç unutmam… Mesleğe yeni başladığım yıllarda bilmem hatırlar mısınız, Çanakkale’de Doğulu bir inşaat işçisi yaşlı bir teyzenin evini yaparken keçisine tecavüz etmişti.
Türkiye 6 ay bunu konuştu…
Büyük olaylar yaşandı.
Hadise o kadar büyüdü ki, Türk-Kürt meselesine kadar dayandı.
Şimdi, adam 3.5 yaşındaki çocuğa tecavüz etmiş, hiç bir reaksiyon yok!
Bu bir ahlak meselesi.
Ahlaktaki yozlaşmanın en bariz ve korkunç örneği.
Türkiye, Kopenhag kriterleri ile yasalarını AB’ye bağlamıştı.
Bazı yasalar o kriterler içindeki fasıllar ile değişti.
Değişti de, biz ne Avrupa ülkesiyiz, ne de tam bir Doğuluyuz.
İkisinin ortasında bir yerdeyiz ki, yasalarımız bize özgün olmalı.
Hatta bizim suç türü ve oranlarına göre oluşturulmalı ve ceza türü ve süresi de buna göre belirlenmeli.

*****

Türkiye gürültülü bir kargaşanın ortasında bana göre.
Sağımızda solumuzda bir sürü olay var.
İçeride bir sürü tartışma.
Bu süreç de elbette geçecek.
De… bitsin artık…!
Bir sükunet, artık özümüze dönüş…
Ne olacaksa olsun.
Sokakta bunu sıklıkla duyuyoruz.
Zamanla her şey düzelir mi?
Düzelir…
Fakat bu zaman ne kadar bir zamana tekabül eder onu bilemiyorum.
Ama zamanla düzelir.
Içinizdeki Polyanna ölmesin…!
————–

Halil Halat:

Yorumları Görüntüle (1)

  • Yazı hayatına dönmene sevindim. Bu yazı bir girizgah olmuş. Yeni yazılarını bekleyeceğiz. Başarı dileklerimle...

Bu web sitesi çerezleri kullanmaktadır.

Okumak için tıkla